“Kör noktalar vardır her aşkta İnsan doğar ölmez o suçla Orada o küçük çocukla kalan Ağlar hayatın sonsuzluğuna
Kim tutar ki elini bir daha İçini kanatan bir rüya olur bu yara Bir masalın sonunda ölüme Aşkını anlatan bir kadın olur bu defa
Hiç konuşmaz bazen gül susar Yaprak titrer acıyla düş yanar Orada o güzel uykuda hüzün Büyür büyünün sonsuzluğuna”
Henüz lise yıllarımdayken, sıra altlarında ders dinlemek yerine kitaplara dalmışken tanışmıştım Küçük İskender’le rahmetli…
O günlerde başlayan sevgim bir gün ansızın Sertab’ın bu parçasına yazdığı sözlerle daha da perçinlendi.
Şimdi yıllar sonra, başka bir varoluşsal halin ortasında, o günlerde tuttuğum bir ağıtın ucuna tutunup bambaşka ölümlere başka anlamlar yüklüyorum.
Hala başucumdan eksik olmayan, her ne hikmetse, Sina Akyol’un 96 basımlı bir kitabı vardır(Avluda).
Şöyle açar ilk sayfalarını,
“İyi ki onlar vardı, anlamın
Uzak kıyısında:
Süfli söz. Derin zaman.
YETİNMEK SEVİNDİRİR”
Ve devam eder;
“Ey ANLAM,
Ey seni vurmak için.
Uzakta, kan rengi.
Bir ses. Kırılan yerinde dilin.
Diyor ki git, anlam uzaktadır.”
Ve daha da demelere doyamaz Sina Akyol, kısacık yalın kelimelerle doymadığı da ne güzel olmuştur.
Şimdi yine bir denklemin kendi anlamlandırmaya çalıştığım ucunda, birçok oluşun, olamayışın ve kaybın ortasında, dört yol ağzında, topun ağzında, bir aslanın ağzında usulca duruyorum.
Geçmişteki tüm duruşlarım sıraya dizilmiş, bu duruşa inat, merakla bekliyor.
Bir masalın sonunda ölüme neyi anlatacağımı...
Ne anlatılır ki ölüme?
Ölecek olana?
Ölmüş olana?
Tanrıyı oynadığımız her yerde, varlığının sorgusunda ya da kabulünün kayıtsızlığında...
Darmadağın, anlamın peşinde savruluyorum…
"Ey anlam
Ey seni vurmak için..."
diyor Sina Akyol
Bu kelimeleri
İlk kez
Sonsuz bir isyanla kabul ediyorum.
Şubat ayında O da gitmiş, ruhum duymuş belli ki benden önce.
Onu da rahmetle anmak bu satırlarda boynumun borcudur.
Geldik
Gidiyoruz
Gittikçe daha da eksiliyoruz,
Bir yanımız hep karanlıkta
Aydınlığımıza bakıp unutuyoruz
Olmanın ölmekle kavuştuğu yerde açılıyor bir uçurum
Sanki bir hükmümüz varmış gibi dikiliyoruz karşısına
Kafa tutacak kadar salak
Hala beyhude bir çaba
Hiç olmamış olmak da vardı halbuki…
Olmaktan ve ölmekten çok önce…
Hamiş:
Remzoş'a, Betüş'e ve hiç olmayacak olanlara...
コメント